Şu an oyun piyasasında oyuncular tarafından daha çok FPS oyunların revaçta olduğunu görebiliyoruz. Fakat daha çok chill oyunlar isteyen insanlar da yok değil. Benim gibi indie oyun seven ve arayışı içinde olanlara harika bir oyun olan Spiritfarer isimli oyunu tanıtacağım. Hem oynarken sıkılmayayım hem de hikayesi sürüklesin diyorsanız bu oyun tam olarak size göre. Oynadıkça yeni yerleri ve ruhları tanımak isteyeceksiniz. Her ruhun hikayesinde biraz da olsa kendinizi bulacaksınız.
Aslında hepimiz en yakınlarımızın ölümle karşılaşacağı ve bir daha onları görememe korkusuyla yaşıyoruz. Oyun bu konudan baktığınızda ön planda çok tatlı bir oyun gibi gözükse de aslında arka planında bizler için korkunç olabilecek olan ölüm temasını işliyor. Peki bu gerçekten de korkutucu mu? Yüreğimizde bir dağ gibi duran, karşı karşıya geldiğimizde bakmaya korktuğumuz, duygularımıza ket vurduğumuz ölüm, gerçekten de bu kadar korkmamız gereken bir şey mi? Gelin bir de Spiritfarer oyunu üzerinden bakalım.
İlk olarak oyunda yapmamız gereken şeyler basit gibi gözüküyor. Tanıştığımız ruhların hikayelerini öğreniyor ve onları huzur içinde öbür dünyaya ulaştırmaya çalışıyoruz. Bazen üzülüyor bazen ise huzura kavuşturabilmenin sevincini yaşıyoruz. Sevinci diyorum çünkü dünyevi olarak en ağır şekilde yaşadığımız ölüme şefkatle ve sevgiyle yaklaşan bir oyun. Gerçek hayatta ölümün gerçekleriyle yüzleşemediğimiz zamanları aşmamızı ve duygularımıza ket vurmamayı öğreten bir oyun olarak karşımıza çıkan Spiritfarer, size farklı bir bakış açısı kazandırabilir. Ölümü bir son gibi gören bizlere, hayır sevgiyi de unutmayın diyebilen ve bu şekilde bizleri içine sürükleyebilen bir dünyaya sahip.
Oyunun İşleyişi
Oyuna başladığımızda bizi ilk olarak Stella ve kedisi Daffodil karşılıyor.
Karakterlerimiz Yunan mitolojisinden bir karakter olan Charon (Kharon) ile tanışıyor. Charon, Yunan Mitolojisi’nde ölü ruhların kayıkçısı olarak bilinmektedir. Oyunda mitolojik ögeler olması da beni kendine çeken diğer bir unsur.
Bu tanışma ile karakterlerimiz maceralarına başlıyorlar. Farklı ruhların farklı hikayeleriyle oyuna adımımızı atıyoruz. Her ne kadar ölüm teması işlense de öbür dünyaya göndermemiz gereken ruhların hikayeleri karanlık bir tema üzerine kurulu değil. Çünkü başta da bahsettiğim gibi bize, bu yolu şefkatli bir şekilde tanıtmaya çalışan bir oyun. Fakat benim gibi oyun karakterlerine bağlanıyorsanız sizinle yolculuğunuza devam etmeyecek ruhlara üzülebilirsiniz. Hikayeleri dışında sevdikleri ve sevmedikleri yiyeceklerden tutun nasıl bir yerde yaşamak istediklerine, ne tür hobileri olduğuna kadar öğreniyorsunuz. Oyun içinde ruhların istekleri ve hobileri geminizi şekillendiriyor. Ayrıca ruhlar size kendi hobilerini öğretiyor. Aslında bu sayede ruhlarla sizin de bir hikayeniz oluyor. Daha farkına bile varmadan oyun sizi karakterlere bağlıyor.
Oyun işleyişinin daha çok Gris, Ori serisi ve Stardew Valley türevi oyunlara benzediğini söyleyebilirim. Oyunun içinde bir geminiz var ve geminizin üstüne meyve ve sebze yetiştirip yemek yapabiliyorsunuz. Bu konularda daha çok Stardew Valley oyununu bize hatırlatıyor. Oynanış konusunda ise Gris ve Ori serisine benzemekte. Bu oyunları seviyorsanız kesinlikle beğenebileceğinizi düşünüyorum. Kolay ve çabuk kavrayacağınız mekaniklere sahip olması daha rahat bir şekilde hikayeye odaklanılmasını sağlıyor. Çeşitliliğin çok olması ise sıkılmamanızı ve oyunun içerisinde yeni arayışlara girmenize imkan tanıyor. Aynı zamanda oyunda co-op seçeneği de bulunmakta. Bir arkadaşınızla girebilirsiniz. Bir kişi Stella’yı oynarken diğer bir kişide Daffodil’i oynayabilir. Hatta bu size çok daha kolaylık yaratır. Gemideki işleri bölüp hızlıca bitirebilirsiniz.
Sonuç olarak
Spiritfarer oyununu ilk gördüğümde beni ilk çeken çizimleri olmuştu. Gerçekten çizimlerinin rahatlatıcı olması ve renklerin uyumu çok başarılı. Yaratılan karakterlerin de orijinal olması bunun üstüne harika bir tat katmış. Harcadığım zamana değdiğini düşünüyorum. Maddi açıdan da verdiğim parayı sonuna kadar hak ediyor. Ayrıca Gamepass’te de bulabilirsiniz. Soundtracklerini de alırsanız pişman olacağınızı düşünmüyorum. Müzikleri de ruhunuza ince bir iplikmiş gibi işliyor. Benim için olumsuz tek yanı kısa bir süreliğine de olsa gemide bulunan ruhlar çoğalıyor ve hepsinin isteklerine yetişmeniz zorlaşabiliyor. Ama buna takılmazsanız harika bir dünya sizi bekliyor. Hepinize bu tatlı yolculuğu gönül rahatlığı ile öneriyorum.