Elle Woods, sarışın birisi değil. Sarışınlığın ta kendisi. Ama bir o kadar da sarışın değil.
Filmlerde sarışın ve feminen kadınlarla özdeşleştirilen şeyleri bilirsiniz. Erkekler tarafından istenmek, çekici bulunmak, gözleri kendine çevirmek, pek zeki olmamak… Film başlarken Elle Woods’u bu tanımın ta kendisi olarak görüyoruz. Elle, üniversitedeki bir kızlar birliğinin başı. Pembeye bayılıyor, modaya düşkün, tek hedefi erkek arkadaşı Warner Huntington III ile evlenmek ve onun karısı olmak. Ancak sevgilisi Warner onu ciddi olması gerektiğini, kendisinin ve ailesinin ondan çok şey beklediğini söyleyerek Elle’den ayrılıyor. Evlilik teklifi bekleyen Elle bunu duyunca çok şaşırıyor ve kendisiyle “çok sarışın olduğu” için mi ayrıldığını soruyor çünkü Warner, Elle’i tipik bir sarışın olarak görüyor ve kendisi gibi “ciddi” bir gelecek isteyen birisine yakışmadığını düşünüyor.
Bu noktadan sonra Elle’i daha iyi tanımaya başlıyoruz ve onun aslında ne kadar hırslı ve zeki birisi olduğunu görüyoruz. Warner tarafından reddedilen Elle, moda okumayı bırakıp hukuk okumaya karar veriyor. Bunu yapma amacı ise Warner’a ne kadar ciddi olabileceğini göstermek. Bu kararının üstüne Elle’in konuştuğu herkes ona hukuk okuyamayacağını söylüyor ama Elle vazgeçmiyor. Hukuk okumak istediğini koçuna söylediği zaman koçu ona 4.0 ortalaması olsa bile moda okuduğunu ve Harvard Hukuk Fakültesinin bundan etkilenmeyeceğini söylüyor.
Elle’in ilgi alanları, çevresindeki herkes tarafından aptalca olduğu düşünüldüğü için kimse aslında Elle’in ne kadar zeki ve başarılı olduğunun farkında değil. Çünkü Elle’in odaklanmayı seçtiği şeyler, toplumumuzun değer verdiği şeyler değil. Elle, konuyu ailesine açtığı zaman da benzer bir tepki alıyor. “Hukuk, sıkıcı ve çirkin ve ciddi kişiler içindir.” diyor babası. “Ve sen bunlardan hiçbiri değilsin.” Ama Elle kim ne derse desin isteğinden vazgeçmiyor ve çok çalışarak hukuk okumaya başlıyor.
Elle, okula girdiği zaman da okuldakiler tarafından dışlanıyor. Harvard Hukuk Fakültesinde okuyan eski sevgilisi Warner, onu görünce çok şaşırıyor ve bu okulda ne işi olduğunu soruyor. Elle ise burayı kazandığını ve hiç zor olmadığını söyleyerek işine dönüyor. Warner’ın yanı sıra onun nişanlısı Vivian ve diğer öğrenciler de onu Warner’la aynı sebepten dolayı dışlıyor: Elle çok sarışın.
Elle, film süresince bu dışlanmanın ve sarışın olduğu için insanların onu ciddiye almadığının daha da farkına varıyor. Bu farkındalık ise onu gittikçe daha inatçı ve aklına koyduğu şeyin peşinden gidip pes etmeyen birisine dönüştürüyor. Ama Elle, diğerlerinin ona karşı takındığı kaba tavırlara rağmen kibarlığını ve iyiliğini asla kaybetmiyor ve ona ne yaparlarsa yapsın hep gülümseyerek ve yanlış düşündüklerini kanıtlayarak karşılık veriyor.
İzleyiciler olarak Elle’i bu kadar sevmemizin bir sebebi gerçekten iyi birisi olması ve çevresindekilere kendini sevdirebilmesi. Mean Girls’ün sarışın Regina’sının aksine herkese iyi davranıyor ve bu da herkesin onun saf olduğu, zeki olmadığı yönündeki kanısını güçlendiriyor. Ama Elle’in başka bir özelliği daha var: O hiç kimse hakkında erkenden bir yargıya varmıyor ve herkese bir fırsat daha veriyor. Bu fırsata sahip olanlar da Elle’in aslında ne kadar kibar ve iyi olduğunu görüp onunla iyi anlaşmaya başlıyorlar. Elle, tipik bir sarışın olmadığını kanıtlama yolunda “kaba sarışın kız” klişesini de böylece aşıyor. Tıpkı Clueless’ın Cher’i gibi.
Bu sırada Elle, inatçılığı ve çalışkanlığı sayesinde okulun en iyi öğrencilerinden birisi haline gelirken kendinden ve sevdiği şeylerden de vazgeçmiyor. Herkes gri giyerken o pembe giyiyor. Herkes beyaz ve basit bir kağıt üzerine özgeçmişlerini hazırlarken o pembe ve güzel kokulu bir kağıt üzerine hazırlıyor. Moda dergisi okumaktan ve manikür-pedikür yaptırmaktan asla vazgeçmiyor. Çoğu filmdeki “Başarılı ve havalı kadınlar maskülen olur.” diyen o yazılı olmayan kuralın aksine Elle, feminenliğini her daim koruyor ve kendisiyle de gurur duyuyor.
En başta da bahsettiğim gibi Elle Woods, sarışınlığın hem ta kendisi hem de tam tersi. Ama en önemlisi, feminenliğin kötü olmadığını ve feminenliğin aptallıkla bağdaştırılmaması gerektiğini anlatan harika bir karakter.