Yazar: Aze Karasu
The Kiss Of Judas İtalyan ressam Giotto’nun, İsa’nın havarilerinden biri olan Judas’ın ihanetini anlattığı muazzam bir Rönesans tablosudur. Eserde, bütün bir karmaşanın ortasında pelerinine kuşanmış olan Judas, İsa’yı öpmek için uzanmıştır ve bu, bir süre sonra olacakların başlaması için atılmış sinsi bir adımdır.
Hristiyan anlatılarına göre, Da Vinci’nin eseri olan “The Last Supper” tablosunda havarilerinin ortasında oturmuş olan İsa, aralarından birinin kendisine ihanet edeceğini söyler ve her birinin surat ifadelerini izler. Bütün havariler telaşa kapılmış bir şekilde kendilerini sorgularken ihanetin sorumlusu Judas Iscariot, “Ben miyim?” dediğinde, İsa, “Ağzınla söyledin.” diye cevap verir. Gerçekten de Judas, İsa’yı çarmıha germeye hazırlanan Romalı askerlerle otuz gümüş karşılığında bir ihanet planı kurmuştur. Askerler İsa’nın yüzünü bilmediği için, onlara İsa’nın kimliğini açığa çıkaracak bir işaret vermesi gerekmektedir. Judas, bu işareti İsa’yı yanağından öperek verir.
The Last Supper tablosunda, İsa’nın boynu bükük bir şekilde oturuşu, onun bu olacaklara karşı savunmasızlığını ortaya sererken, Judas’ın yüzünün karanlıkta kalmış olması ve etrafındaki telaşeden farklı duruşu, biraz sonra gerçekleştireceği ihaneti açığa çıkarmaktadır. Bu detayların aslında birçok şeyi ifade ediyor oluşu ilginizi çekmiş miydi hiç? Ben her zaman tuhaf bulmuş ve bu sebeple bir eseri incelerken farklı ayrıntılar aramayı denemişimdir. Da Vinci’nin detaylarla dolu bu mükemmel eserinin yanı sıra, Giotto’nun The Kiss of Judas eseri de, İsa’nın “Ne yapmaya çalıştığını biliyorum.” bakışları, Judas’ın peleriniyle İsa’yı sarıp sarmalamış olması ve etraflarındaki kargaşa gibi birçok detay içerir. Bu detayların her biri, her ne kadar farklı şekilde yorumlanmaya açık olsalar da bize tablonun sahip olduğu hikaye hakkında birçok şey anlatıp olay ile ilgili çeşitli teolojik anlatılara ışık tutarlar.
Anlatılana göre, Judas, bu ihaneti gerçekleştirmiş olmasından öylesine pişman olmuştur ki, kendisini, İngilizce karşılığı Judas Tree olan erguvan ağacına asarak intihar etmiştir. Şu da ilginçtir ki normalde beyaz yapraklara sahip olan erguvan ağacının yaprakları, Judas’ın günahkar kanı ile mora boyanmıştır. İntiharı romantize etme gibi bir amacım yok ama hikayenin gerçekten yaşandığını kabul ettiğimizde görüyoruz ki, felaket bir pişmanlık gösterisinin ardından, mor yapraklar ile mükemmel bir dışavurum gerçekleşmiş.
Bu tablonun sahip olduğu hikaye, “Of Not Being A Jew”, “Ölüm Kere Ölüm Ölüm Kare”, “Ils Sont Eux” gibi İsmet Özel’in birkaç şiirinde geçmiş, Özel bu hikayeye çeşitli deyişlerle değinmiştir.
“Of Not Being A Jew”da geçen
“Yahudi değilsem bile
bende Yahudalık da mı yok-
Kimi öptüm de kurtuldu çarmıha çakılmaktan?”
“Ils Sont Eux”da geçen,
“Saçlarını parmaklarıyla taradığı zamanlar
bu dudak
öpüyor onu hain bir yumuşaklıkla”
Ve son olarak, “Ölüm Kere Ölüm Ölüm Kare”de geçen,
“isa golgothaya çıkarken tökezlemeden önce
önü sıra sendeleyip ayağı burkulan bendim”
gibi kısımlar, bu hainlik hikayesine atıfta bulunulmuş birkaç satırdır.
İhanetin öpücük ile gerçekleşmesi, tarih boyunca karşımıza çıkmış sevgi yoluyla gerçekleşmiş hainliklere mükemmel bir örnektir, yani oldukça dostane bir hareketin sonucunun neler olabileceği gözler önüne serilir. Tarih boyunca birçok köklü değişikliğe sebep olan ihanetlerin büyük bir çoğunluğu sevgi ile başlamış ancak kötü sonuçlar doğurmuştur. Bu öpücükte olaya dahil olan kişiler, sebep olduğu sonuçlar doğrultusunda, tarihi anlatılar içinde görülmüş en önemli ihanetlerden biridir. Yalnızca Giotto tarafından değil, çeşitli ressamlar tarafından da tuvale aktarılmış önemli bir olaydır.
Günümüzde, bazı filmlerde (örneğin, The Godfather Part 2’nin “I know it was you, Fredo” sahnesindeki Al Pacino öpücüğü), yukarıda belirttiğimiz bazı şiirlerdeki gibi çeşitli göndermelere konu olmuş bu öpücük, resmedildiği tabloda da büyük bir haşmete ve Rönesans’ın o asil havasına sahiptir. Fikrimi sorarsanız, İsa’nın bakışlarındaki kendinden eminlik ve Judas’nın pelerinine sarılmasındaki o gerilim insana olayın gerçekleştiği andaymış gibi hissettiriyor ve tablo bu detaylardan ötürü farklı bir havaya sahip olsa da, hikayesi onu daha da “renkli” kılıyor!